Ahmet ATILMIŞ

Ahmet ATILMIŞ

Çalışmak ama severek,
Başarmak ama başkalarını ezerek değil,
Eğlenmek ama kimseyi rahatsız etmeden.
Herşey insan sağlığı ve onuru için ...

Gaziantep'te bir akşam üstü

Dün iftar vaktiydi, Gaziantep merkezde biraz dolaşayım istedim. Aracımla kale civarındaki otoparka otomobili park ettim. Gözüme peynirci Arif ilişti, bir bakayım kahvaltılık neler var diye....

Dün iftar vaktiydi, Gaziantep merkezde biraz dolaşayım istedim.
Aracımla kale civarındaki otoparka otomobili park ettim. Gözüme peynirci Arif ilişti, bir bakayım kahvaltılık neler var diye. Arif ustaya selam verip etrafa göz gezdirmeye başladım. Arif ustanın radyo reklamını yapmıştık . İyi bir dinleyicimizdir oradan tanışırız. Usta biraz Antep peyniri , biraz Elazığ tulum peyniri, birazda zeytin alayım dedim, başka bir isteğin var mı dedi ? Sağ olasın dedim. Borcum ne dedim, 330 TL dedi Kredi kartını uzattım, .işlem tamam.
400 gram Antep peyniri, 300 gr tulum, 300 gram kadar zeytin. Matematiği güçlü olanlar ortalama kg fiyatlarını bulur. Yani bu ürünlerin ortalama fiyatı 300 TL . Dört kişilik bir aileye en fazla iki kahvaltı. Elbette bir restoranda bir kişilik ve bir seferlik kahvaltı parası. Üstelik yağ yok içinde, bal yok, yumurta yok, ekmek yok. Onları da yemeyiveririz. Zaten kaç aile öyle yağlı, kaymaklı, ballı kahvaltı edebiliyor ki?
O aldıklarımı arabaya bırakıp dolaşmaya başladım. İmam Çağdaşı geçip sol tarafta yer alan
Yesemek Restaurant'a girdim. Eski geleneksel Gaziantep yemeklerinin yapıldığı tek yer,  sahipleri tanıdığımdır selamlaşıp ayrıldım ve  bakırcılar çarşısından inmeye başladım. Her yer kapalı , tek bir yer açık değil. Videoya aldım bir daha böyle boş göremem diye. İlginç ve şirin geldi bana, buraların boş hali de güzelmiş dedim. Kürkçü Han'ın önünden sağa doğru Arasa'ya indim. Her yer ıssız, Tahmis kahvesi ve bazı baklavacıların ışıkları yanıyordu. Almacı pazarına geçtim. Oradan döndüm Karagöze doğru tırmanmaya başladım. Bu arada cep telefonunun kamerasıyla sürekli video çekiyorum. Onlarca hana rastladım. Biraz şehrin tarihine gittim. Kale etrafında en uzağı 1 km mesafede onlarca han var. ipek yolu ve hanlar. Bir ticaret şehri Gaziantep. Denizi yok ama güzel bir coğrafyanın, güzel bir bölgesinde. Bir zamanlar kazancın bol olduğu , yoksulun az olduğu bir şehir. Şimdi öyle mi? Şekerci Durdu iş hanının önünden sağa dönüp yeniden Kale Altına gelirken pekmezli Antep Kahkesi aldım biraz. Aracıma geldim, park ücretini ödeyip çıktım. Camlı kahve'nin önünden eski fuar alanını takip edip İbrahimliye geleceğim , gözüm kebapçılara ilişti. Gelirken boştu ama dönüşte bazılarının iyice dolu, bazılarının tek tük müşterisi olduğunu gördüm. Kebap mangallarının dumanlarının arasından şehrin bol ışıklı caddelerini geçip İbrahimli'ye Celal Doğan parkına doğru ilerlerken dedim ki ; İki dünya var bu şehirde. İki hayat var, en azından üç dört kültür var. Çoğu yoksul, azı varsıl bir kent artık Gaziantep,  bakımsız ve kozmopolit. Sanayi Şehirleri hep mi böyle olur ? Eğitimi düşük, sağlığı sorunlu. Sanatı neredeyse  yok, sosyal hayat kup kuru. En renkli bölüm ciğer kavurması ve nohut dürümü. Baklavayı saymazsak! Bir şehir kendisini sadece yemekle mi ifade eder?

 

Yarın Gaziantep'in yeni yerleşim yerlerini anlatmaya çalışacağım.

Ahmet ATILMIŞ | 14.03.2024