Ahmet ATILMIŞ
Çalışmak ama severek,
Başarmak ama başkalarını ezerek değil,
Eğlenmek ama kimseyi rahatsız etmeden.
Herşey insan sağlığı ve onuru için ...
Çalışmak ama severek,
Başarmak ama başkalarını ezerek değil,
Eğlenmek ama kimseyi rahatsız etmeden.
Herşey insan sağlığı ve onuru için ...
Anıyoruz... Unutmayacağız...Ölümsüzdür ..Saygı,Özlem,Minnet ,Şükran..vs ..vs.. hepsi güzel ve tabi çok değerli..
Anıyoruz... Unutmayacağız...
Ölümsüzdür ..
Saygı,
Özlem,
Minnet ,
Şükran..vs ..vs.. hepsi güzel ve tabi çok değerli..
Fakat hepimiz biliyoruz ki çok açık, çok ayan beyan onun fikirlerinden ve onun pratiğinden, yani fiillerinden, yapıp ettiklerinden çok çok uzaklara düştük..
Biz Atatürk'ü gerçekten tanıyor, anlıyor, onun mücadelesini ve duruşunu değerli buluyorsak, onu talep edeceğiz her yerden ve herkesten ve onun gibi düşünüp, onun gibi yaşayacağız. Ve ötesine geçeceğiz , geçmeliyiz...
Onu biz kurduk, sizler yasatacaksınız demedi mi? Yaşatabiliyor muyuz?
Aklı, bilimi, çağdaşlığı, kültüre , sanata ve sosyal hayata bakışını halkçılığını, devrimciliğini, devletçiliğini koruyabildik mi?
Hiç bir ayrım gözetmeksizin hepimizde bu daha insanca yaşama isteği ve iradesi varsa , Mustafa Kemal döneminden çok, çok daha fazla imkan ve kabiliyete sahibiz.. Ötesine geçmemek için hiç bir mazeretimiz yoktur.. O parti bu parti değil gerçekten hayata Mustafa Kemal gibi bakan, Mustafa Kemal gibi düşünen ve davranan anlayışın yanında durmalıyız...
Kimse yoksa onu var edecek adımları atarak başlamalıyız. Başlamalıyız ve ötesine geçmeliyiz…
Ahmet ATILMIŞ | 10 Kasım 2022
Bir sorsan kendine kardeş, fırsat bulursan. Ben nerde eksiliyorum? Nerede tükeniyorum? Nerede, ne kadar ölüyorum kardeş?
Yakın gelecekte dünyada ciddi, sistemsel, herhangi bir değişikliğin olmayacağı açık, ancak Trump’ın seçim zaferi, kıblesi belli olmayan ya da ABD’nin Biden’ci kanadının adamı olanlar için durum hiçte iç açıcı değil.
Şu ayrımcılığı bir tarafa bırakamadık gitti. Ayrıştıkça zayıfladığımızı görmüyor muyuz? Bazı güçlerin birleştiğini, bileşmenin güçlendirdiğini, ayrışmanın zayıflattığını görmüyor muyuz?
Cumhuriyet konusuna duyarlılık her geçen gün artarak devam ediyor...
Bebeklerin hastane küvezlerinde üç kuruş için öldürüldüğü günlerden geçiyoruz maalesef. Belki ölümle sonuçlanmamış olabilir ama devleti soymak adına hastanelerde birçok gereksiz işlem yapılmıyor mu hala?
Nobel Barış Ödülü, Japonya'da atom bombasından sağ kalanların kurduğu nükleer silah karşıtı örgüte verildi...
Görüyorum ki kahır ekseriyet vergilere tepki gösteriyor. Haksız değiller. Ama halkın önemli bir bölümünün kızgınlığı paraya ya da paranın miktarına değil. İktidara güvensizlik.Enflasyon
Ahmet Demir… Dört çocuğunu, eşini ve kendisini öldürdü! Bu olay Gaziantep’te az önce yaşandı. Televizyonlar son dakika haberi olarak geçiyorlar.
İsrail'in Türkiye'yi işgal edeceğini söyleyen oldu mu bilmiyorum ama İsrail'in Türkiye'yi işgal etmesi söz konusu olamaz.
Bahçeli’nin gurup toplantısında ki konuşmasını izledim. Birlik, beraberliğe vurgu yaptı, DEM’lilerin elini bu nedenle sıktım dedi. İsrail'in ve diğer ülkelerin konuyu şark meselesine getireceklerini ve Türkiye'yi yutmak istediklerini söyledi, bu nedenle İsrail'e güç kullanmalıyız dedi ve çok büyük alkış aldı.
Nerden nereye? Önüne gelen eşi görülmemiş cinayetler işliyor, yaralama yapıyor! Çocuklar dahil, taciz ve tecavüzde bulunuyor. Çalıyor, gasp ediyor, uyuşturucu satıyor kullanıyor. Daha nice yasa dışı, ahlak dışı, insanlık dışı olaylar, olaylar...
Hayır, hayır sayın Cumhurbaşkanı! İsrail'in saldırıları bir avuç siyonistin işi değildir. Netanyahu ve yandaşları bu işin en küçük piyonlarıdır.
BEV (Besni Eğitim Vakfı) başta bu vakfı akıl edip, düşünüp kuranlara sonra da bugüne kadar getirenlere ve tüm katkı sunanlara sevgiler, saygılar, selamlar sunarak başlamak istiyorum.
Evet ,12 Eylül 1980’den sonra toplum baskıdan, işkenceden, idamlardan, gözaltında kayıplardan korktu. Korktu ve geriledi. Ekonomik koşulların ve yoz kültürün etkisiyle sadece gerilemedi bozuldu, bencilleşti.
Sonunda Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu, Sayın Bilal Erdoğan'da gelir dağılımı adaletsizliğinden, sıkıntılı olduklarını ifade ettiler.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nden bir hanım kızımız bir basın bülteni yolluyor gazetecilere. Not olarak da "değerlendirmelerinize sunarız" diyor...
Bugün Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti’nin genel kurulu var. Seçimler yapılıyor. Maalesef ben bulunamayacağım.
İktidar uçak yapıyor, gemi yapıyor, satıp para da kazanıyor. Güzel yol yapıyor, petrol çıkarıyor elbette güzel. İktidar vatan diyor, bayrak diyor, ezan diyor; güzel.
Bugün Narin kız üzerinden bir gerçeğin altını kalınca bir daha, bir daha çizmek istiyorum...
Yani işin aslı şu ki: Asker siyaset yapar ya da asker, siyasi planların içinde olur. Ancak bu planları genellikle yerli ve yabancı egemenler yapar.
Hayat /siyasettir… Hayatın içinden olup da siyasetin dışında olmak olası değildir. Yani, "ben siyasetin dışındayım" demekte siyasettir, bu anlamda.
Mustafa Kemal'i kabullenemeyen içine sindiremeyen insanların çoğuna bakın, gördüklerinizin yüzde doksan dokuzu yeterli eğitim düzeyinden yoksunlar, maalesef halkımızın yoksul ve eğitimsiz bırakılmış insanlarına, okumayan, okuduğunu anlamayan kesimlerine ezberletilmiş, klişe sözlerle hakaret üstüne hakaret ettiriliyor Mustafa Kemal'e!
Tv'ler, gazeteler en iyi tarafından baksak bile ikiye bölünmüş, yandaşlık, candaşlık yapmak zorunda bırakılmışlardır. Ülkenin gerçeklerinden maalesef çok uzaktalar.
İçinde yaşadığımız cografyanın onlarca bölgesinde ormanlar yanıyor, işsizlik artıyor, çifçi mağdur ediliyor ve kızgın!
Bir ülkede halk, neden sağlık sorunları yaşar? Neden dayanılmaz boyutlara gelen ekonomik sorunlar yaşar? Eğitim sorunlarının kaynağında ne vardır?
Lozan’ı anlamak Emperyalizmi bilenlerin, anti-emperyalist yurtsever insanların işidir. Dünyanın işgalci haydutlarından korkan ya da çıkarları gereği o haydutlara yakın duranlar Lozan’ı anlamaz, anlayamaz
Ülkenin binlerce yıldır sorun olmayan köpekleri öyle bir sorun olmuş ki mecliste bu zamana kadar herhalde hiçbir yasa teklifi bu kadar hararetli, tartışmalı ve çekişmeli geçmemiştir.
AKP’nin nerden geldiğini, nasıl geldiğini bir kenara bırakalım. Hikayeyi çoğumuz biliyoruz ama 15 Temmuz’u tam olarak anlamıyoruz. AKP’ ye karşı olan öfke ya da büyük tepki toplumu büyük yanılgılara sürüklüyor, bu yanlış yaklaşım tamda AKP’nin işine yarıyor…
Memlekette yasalara uymama alışkanlığı yukardakilerden başlayınca aşağılarda vatandaş yasalar aracılığıyla, hukuk yoluyla çözeceği sorunları küfürle, hakaretle ağzına, elline geçenle gelişine verir, veriştirir. Maalesef, balık ve başı arasındaki o yakın ilişki burada da kendini göstermiştir.
Bencilliğin, bireyciliğin, çürümenin tavan yaptığı dünyamızda insanların bir arada oldukları tek yer stadyumlar ya da aynı konuda ekranları başında olmak sanırım.
Türk’e ya da Türklüğe sahip çıkmada bazı sembolleri öne çıkarmak, sembole sahip çıkmak, sembolü abartmak değildir.
Dünyada iki temel duruş, iki temel bakış açısı, iki temel anlayış vardır. Bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek bütün düşünce ve davranışlarımız, bu iki yapıdan birine hizmet eder. EZEN - EZİLEN
Oliveira Salazar, nasıl yönetiyordu ülkesini? Futbol, Fashion, Fiesta... Buradan ne anlıyoruz? Futbol, sadece futbol değildir.
Bu işin nörolojik kısmını bir yana bırakacak olursak geriye sosyo-ekonomik tarafı kalır. Ne demek istiyorum? Toplumların bilinci, bulundukları ülkelerin-üretim ve paylaşım modeline göre şekillenir.
İsmail Saymaz Sözcü TV’ de, CHP’li Ahmet Özer’in kayın biraderini işe almasını konuşuyor...
Dün Sayın Bahçeli’nin gurup toplantısındaki konuşmasını dikkatle dinledim. İnanın ülkem adına karamsarlığım bir kez daha arttı. Bahçeli ismiyle ilk kez bir yazı yayınlıyorum.
İhracatta rekor kırıyoruz… Enflasyonda da rekor kırıyoruz. Yoksulluk ve pahalılıkta da şampiyon olma yolundayız…
Dün kısa yazdım. Siyasette, eski ağır başlılık kalmadı...Biraz kaba olacak ama siyaset ergenlerin sidik yarışına döndü sanki dedim.Haksızsam, haksız deyin.
En zor zamanlarında, hem üyesi, hem yönetiminde il başkanı seçildiğim ama yardımcısı olarak görev yaptığım ADD’ nin (Atatürkçü Düşünce Derneği) bugün yapılan kongresinde ki bir açılış konuşmasında, Özgür Özel ve dolayısıyla CHP’nin açıktan ve çok yüksek düzeyde destek olmasına sevindim.
Kum tanesinden güneşe kadar, her şeyin hatta denilebilir ki bütün evrenin çok yönlü, çok boyutlu, çok taraflı, çok zamanlı vb. gerçekliği içinde insan duyguları ve düşünceleri de çok yanlıdır, çok boyutludur, olmalıdır da.
Geleceği bugünden kurmak için, geçmişi iyi biliyor olmamız gerek. Bugünü iyi biliyor olmamız gerek.
Atatürk'ün Samsun’dan ya da başka bir yerden, bir daha gelmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Burada kastedilen şey herkesin Atatürk olması, herkesin Samsun'dan ya da herhangi bir yerden Emperyalizme karşı çıkması ve bu karşı çıkışın gerektirdiği gibi örgütleniyor olması. Herkesin aydınlanmacı, cumhuriyetçi, halkçı, bağımsızlıkçı ve devrimci olması.
“Kimsenin yaptığı kimsenin yanına kalmaz" derdi rahmetli annem. O bunu daha çok mistik bir ruh haliyle dile getirir "mahşerde de olsa hak yerini bulur" derdi...
Bu zamana kadar devletin malı denizdi diyor Mehmet Şimşek. 22 yıl boyunca yemişler yani. Daha da yiyecekler, kimse dur demezse!
Gözü dönmüş İsrail kendi kafa karışıklığını bütün dünyaya empoze etmeye çalışarak ne yapmak istiyor? Anlayan beri gelsin…
CHP il başkanı İstanbul'da Dolmabahçe’de Denizleri kitlesel olarak anıyor. Muhteşem bir durum. CHP’nin geldiği yer. Bu konuşmaya bakarsak, devrimcilerle aynı yerdeler. Bugün sosyal medyada da bunu görmek mümkündü. Atılan sloganlar, edilen sözler, sosyalist partilerle aynı düzeydeydi. Ama bizim gençlik nerede?
Mayıs ne güzel aydır. Dünyanın büyük bir bölümünde gençler, özellikle üniversite gençliği, Filistin için, insanlık için ayaktalar. 68 gençlik hareketlerini çağrıştırıyorlar. Çiçek gibi gençler.
Özgür Özel, sokağa çıkmaktan söz edip, bir Mayıs'ta Taksim'de olacağından, emekli mitinginde olacağından, Çorlu mahkemesinde mağdurların yanında olmasına kadar bütün söz ve davranışlarında CHP’den yani bir kitle partisinden beklenenin ötesinde, alışılmışın dışında söz ve davranışlar sergilerken, şaşırmadık dersem yalan olurdu.
Bir Mayıs bütün dünyada emeğin mücadelesinin özel ve anlamlı bir günüdür. Şu saatlerde Türkiye'de ve dünyanın hemen her yerinde irili, ufaklı toplulukların büyük ya da küçük, kitlesel kutlamalar için meydanlarda olduğunu biliyorum, selam olsun.
Emek kimle mücadele ediyor ? Doğal olarak sermaye ile. Nasıl mücadele eder? Gücünü birlikteliğinden ve acı deneyimlerinden alarak, grevlerle ve şanlı direnişlerle.
Dünyadaki üniversite öğrencilerinin, Gazze'deki katliamı protesto için harekete geçmesi, biraz geç kalmış olmasına rağmen, tamda olması gerektiği gibi degil mi?
Hayatım boyunca hiçbir partiye üye olmadım, aslında bu benim büyük bir eksiğimdi fakat yayıncılık konusundaki hassasiyetim, her gün bizatihi program yapıyor olmam ve zaten aktif siyaseti profesyonelce yapmak istemediğinden benim bir partiye üyeliğimde eksik olsun dedim.
CHP’li Belediye Başkanları ve il başkanları, Özgür ÖZEL’in bugünkü konuşmasının videolarını youtubeden indirip, her boş zamanlarında bir daha dinlemelidir.
Seçim sonuçları konusunda daha çok konuşulacak ama, öncelikle iktidar ve yandaşları kimseye tepeden bakamayacak, benden olmayanlar böcektir demeye getirdiği söz ve davranışlarda bulunamayacak, kim olursa olsun, insan onuruna saygıyı elden bırakamayacak, ötekileştiremeyecek, tehdit edemeyecek, suçlayamayacak.
"İşimiz Gücümüz Türkiye" sloganından yola çıkarak "İşimiz Gücümüz Gaziantep " isimli bir Whatsapp gurubu kurulmuştu, kim ekledi bilmiyorum, bende kendimi bu gurubun içinde buldum, doğrusu çokta mutlu oldum,
Bu iki acı gerçeklik Türkiye'yi sarsıyor. Bir avuç tuzu kuru dışında, toplumun bütün kesimleri, yaşadığı sürecin buruk tadını ve geleceğin belirsiz karanlığını anlamaya çalışıyor...
Beni tanıyan herkes iyi bilir ki taa başından beri, benim siyasetten kişisel hiçbir beklentim olmadı, bundan sonrada asla olmaz, olmayacak.
Dr. Muzaffer Ertürk'e dair üçüncü yazım. Bu yazıda bir başkan adaylığı hikayesinden kesitler bulacaksınız.
Sol, sosyalist, devrimci, demokrat, sosyal demokrat, Cumhuriyetçi aydın ve ilerici her kimseniz, kendinizi bu kavramların hangisine yakın görüyorsanız, bilmelisiniz ki bugün öncelikli mücadele, Emperyalizm ve onun bilumum işbirlikçilerine verilecek olan mücadeledir.
Uzunca zamandır siyaseti bir tavşanlaşma hali almış yürümüş, hiç kimse bir havuç ihtimali olmadan, havucu cepte görmeden kılını kıpırdatmıyor. (Bu arada sözlerim tarife uyanlar içindir)
Doğru söz, işine gelmeyenin zoruna gider. Doğruyu söylemekten korkanlar, bir süre sonra bildiklerini de unuturlar.
‘Ölenlerimiz kurtuldu’ demek geliyor içimden… Ama yaşamanın müthiş özlemi, dayanılmaz isteği ve hakkı, yaşama saygıyı elden bırakmayı fena halde engelliyor.
Evet bugün de radyo programından çıkıp, valiliğin önünden geçip, Demokrasi Meydanında ki iftar yemeği kuyruğunu izledim. Binlerce insan..!
Dün iftar vaktiydi, Gaziantep merkezde biraz dolaşayım istedim. Aracımla kale civarındaki otoparka otomobili park ettim. Gözüme peynirci Arif ilişti, bir bakayım kahvaltılık neler var diye....
Sabah sabah sosyal medyada dolaşırken Karaca Bozgeyik kardeşin "Vicdan Susmaz" başlıklı bir yazısı ilişti gözüme.
Birkaç gündür Gaziantep’teyim. Siyaset özel ilgi alanım olduğu için yaklaşan belediye seçimlerinde hangi parti hangi aday ne söylüyor, neler yapıyor izlemeye çalışıyorum;
AKP, ekonominin, yeniden refahın, yılların yıpranmışlığının bir sonucu olarak hiç olmadığı kadar irtifa kaybediyor.
Türkiye'de ve Gaziantep'te Belediye Başkanlığı, il genel meclis üyeliği, Belediye meclis üyeleri ve muhtarlık seçimleri için 29 mart akşamına kadar çalışmalar devam edecek.
Herkes yiyip içiyor, hesabı dilberle beraber işçisiyle, memuruyla, emekçiler ödüyor, küçük esnaf ödüyor, emekliler ödüyor.
Dr. Muzaffer Ertürk. CHP Gaziantep Büyükşehir Belediyesi başkan adayı. İyi insan, temiz, kaliteli, düzgün insan. Tam halktan biri, tam halkçı biri. O nedenle “Herkesin Başkanı “sloganıyla çıkış yapıyor.
Yerel siyaset, yerel medya. Yerel medya üst başlığında, yerel medyayı değerlendiriniz mi hiç?
Muzaffer bey diyorum. CHP Gaziantep Büyükşehir belediye başkan adayı. Muzaffer Ertürk... Kazanırsa ne olur? Neler yapabilir şehir için? Aslında şehirde yaşayan tüm canlılar için.
Nelere muhalefet etmeliyiz? Bu soruyu ikiye ayıralım Ülkemizin içinde nelere muhalefet etmeliyiz ?
Muhalefet adayı olmak kolay değil. Cahilliği, cimriliği, duygusallığı, taşra zihniyetini kaldırmaz.
Ne dertli bir ülkeyiz...Topluca ne büyük sorunlar yaşıyoruz.Tek tek ne büyük trajediler ne büyük acılar!
Muhtarını seçer gibi, belediye başkanını, milletvekilini, hatta valilerini halkın seçmediği, partilerin genel merkezlerinin belirlediği sistemler ne kadar demokratiktir?
İsrail'in Filistin'e, Gazze'ye saldırısını uluslararası adalet divanı soykırım diye kabul etti. Bizim solda tık yok!
Siz , herhangi bir zulme sessiz kalır, görmezden gelirseniz, herhangi birinin de size yapılacak olan zulme sessiz kalma ve görmezden gelme hakkı doğar.
İnci Taneleri Dizisi; Yeni yayınlanacak bu dizinin fragmanında pavyonda dans eden bir kadın görüntüsü veriliyor.
İnci Taneleri Dizisi; Yeni yayınlanacak bu dizinin fragmanında pavyonda dans eden bir kadın görüntüsü veriliyor.
NATO... Bu sözcük silah, savaş, baskı, tehdit vs. Akla getiren bir askeri paktın baş harflerinin kısaltılmış hali. Bu paktın patronu ABD.
1. İnsanlığın geldiği yer. 2. İnsanlığın bulunduğu yer. 3. İnsanlığın gideceği yer. Bu sorulara asgari yanıt aramak ve bulduğun yanıtlarla yol almak önemli!!!
Ekonomik krizlerle şahlanan sosyal - kültürel ve siyasal çöküntü her geçen gün katlanarak devam ediyor. Bugün hatırı sayılır bir ekonomist "SSK 45 milyar açık verdi emekliye zam verilmiyor. Yaşlı - fakir ve hasta insanların bol olduğu bir ülke oluyoruz."dedi.
İçerde çarpık kapitalist ekonomik düzen, her geçen gün halkın daha da yoksullaşması, farklılıkların törpülenmesi yerine sivriltilmesi, eğitimde, sağlıkta, hukuk ve demokrasi konularında ciddi aşınmalar bütün bunların üstüne köşe dönmeci ve liyakatsız yönetim.
Hayat pahalılığı karşısında herkes haklı olarak feryat ediyor, yerden göğe haklılar ama kimsenin duyduğu, duyacağı yok! Bazen iktidar ‘durun’ diyor, olsa ‘dükkan sizin’ diyor.
İstanbul da, Fatih camisinde bir kişiye cami içinde bıçaklı saldırı gerçekleşti. Haberleri izliyorum, bu bir provokasyondur.
Duyarlılık duygusallık değildir. Duyarlılık, duyu organlarımız aracılığıyla gelip beynimizde bilince dönüşen daha sonrada herhangi bir şekilde duyumsadığımız ya da yaşadığımız durumlara verdiğimiz olumlu ya da olumsuz tepkilerdir.
17 002 TL, bunun diğer adı asgari ücret. Yaklaşık 30 milyon insanımızın yaşam kalitesi çıtasının üst sınırı...
12 askerin şehit edilmesi milli savunmanın bir zaafidir... Mutlaka ve acilen düzeltilmelidir.
Adalete güvenmek ve hukuk insanlarına saygı duymak gerek elbette ama Gaziantep Gazeteciler Cemiyet başkanı İbrahim Ay’a verilen ceza yayıncılar camiasını ve elbette en başta ailesini şoke etti.
Tabi ki eğlenin, dilediğiniz yerde, dilediğiniz kadar eğlenin. Hatta mümkün olabiliyorsa ömür boyu hep eğlenebilirsiniz. Eğlenmenin kimseye zararı yoktur. Ya da kimseye zarar vermediğiniz sürece eğlenin.
Bu dünyadan bir Mehmet Erdemoğlu geçti... Bugün ölüm yıl dönümü, birçok defa bende katıldım. İmkan olsa bugün de orda olurdum.
İsrail, ABD ve bütün yandaşları, Filistin'in kalan bölümlerini kendileri için, en azından kendi menfaatleri için işgal etmeye kararlı gözüküyorlar.
Hayatım boyunca en az anladığım konu futbol konusudur, o nedenle yine de futbola dair yazmayacağım.
CHP de tüzük kurultayı bir yıl sonraya kaldı. Tüzük, bir partinin damarlarında dolaşan kanın nasıl ve nereye akması gerektiğini yönetir. Yani insanı besler ve büyütür, tabi ki partiyi de. Bu konunun ertelenmesi seçimden önce yapılmaması, parti içindeki aklı başında, tüzüğün ne demek olduğunu bilenler arasında rahatsızlık yaratacaktır.
Dün bir sempozyuma katıldım. Sözde tarih sempozyumu...Koca bilim yuvası, koca bilim adamları kavramlardan habersiz.
Olağanüstü bir gelişme olmazsa 2025 sonuna kadar borsa uçmaz, bir büyük savaş tehdidi olmazsa, altın yükselmez, doların merkezinde dolar ihtiyacı fazlası olmazsa dolar ucuzlamaz.
Artık ‘ yasanın, kanunun, nizamın, intizamın herkes için olduğu bir Türkiye istiyoruz ’ diyoruz. Diyoruz ama bu öyle kolay bir şey değil. Bunun yolu demokrasiden geçer.
Biz gazeteciler kavramlara soru sorarız... Ne değişti? Nerede değişti? Nasıl değişti? Neden değişti? Ne zaman değişti?
Sancılı, gergin ve çekişmeli bir kongrenin ardından Özgür ÖZEL ipi göğüsledi. Değişim diyenler kazandı. Aslında her iki tarafta değişime dair benzer şeyler söylüyordu ama bunlar geride kaldı. Sonuç ülkemize, halkımıza hayırlı olsun.
İnsanımız çok bozuldu; kişisel menfaat, samimiyetsizlik, utanma-arlanma gibi kavramların aşınmış olması, sevgisizlik, okumaktan uzaklaşma ya da okumaya yanaşmama vs vs…
Cumhuriyet bütün aksaklıklarına rağmen, bütün ondan rahatsız olanlara rağmen hala ayakta, ama demokrasi yok. Tam bağımsızlık yok! Halkçılık yok! Devrimcilik yok!
Devrimciler , din savaşlarıninin içinde, yaninda ,altında, arkasında vs hiçbir yerinde olmaz....
Çoğumuz insan biyolojisini derinlemesine bilmeyiz. Kendi bedenimizi ve onun işleyişini, tıp bilimi almadıysak eğer, anlayamayız.
Ülkemiz, uzun zamandan beri yozlaştırılarak, yoksullaştırarak, ötekileştirilerek, yalanla, dolanla sarmaş dolaş yaşıyor...
Bugün 1 Eylül Dünya Barış günü. Barış çok uzakta maalesef. Savaş çok daha yakın. Silahların sayısı ve öldürücü gücü gelişiyor. Sadece bilinen silahları değil…
Altayların eteklerinden Anadolu'ya, hatta balkanlara uzanan bir kavim. Hep savaşarak var olmuşlar. Bu yüzden barbar demişler.
Gaziantep’in Bakan Başkan olarak bildiği Fatma Şahin, grevci işçilerle konuşurken el ayak öptü, hatta yalvardı… El ayak öpmesinin altında bir çıngıdan bir yangının çıkabileceğini ön görüp Antep iş dünyasına sahip çıkma refleksi vardı... El ayak öpmesinin altında bir çıngıdan bir yangının çıkabileceğini ön görüp Antep iş dünyasına sahip çıkma refleksi vardı...
Siyasetle yakından ilgilenen herkes elbette siyasi fikirlere sahip olabilir ve fikirlerini kendisi dışındaki insanlarında onaylamasını isteyebilir.
CHP’ye oy vermiş arkadaşlar şu sıra Abdüllatif Şener’e ver yansın ediyor. Hakaretin, küfrün bini bir para…
Bir CHP eleştirisi, bir Kılıçdaroğlu eleştirisi, sorumlu mevkilerde kimler varsa hepsine eleştiriler gırla gidiyor.. Eleştirilerin dozu herkes tarafından farklı algılanıyor. Bu eleştirilere tepkiler ve karşı eleştirilerde bir o kadar fazla.
Bir dostum yazmış, "Çokça üretip, hakça bölüşeceğiz" Soruyorum; Ne üreteceğiz kardeş?
"Tanıdığım bildiğim herkes karanlık bulutların yuttuğu tepenin ardından bir güneşin doğacağı ihtimaline evet dedi. Güneşi hiç görmemiş, ne olduğunu bilmeyenler bile...
Depremden etkilenen On bir il … Yıkılan, acil yıkılacak olan, çok hasarlı, orta hasarlı, az hasarlı bağımsız konut sayısı 1200... Her konutta 4 kişiden 4,8 milyon kişi eder.
Depreme Gaziantep’te yakalandım tüm aile fertleriyle. Hemen Kızılay gönüllüsü kızımı Kızılay’a bırakıp bende Halk Sağlığı uzmanı diğer kızımı alarak depremin merkez üssü Pazarcık’a gittim.
Bizim gibi ülkelerde halk, her zaman kendi geleceğini oylar, bir bakıma ama kendisini iktidara taşıyacak ve iktidarda tutacak partiyi bir türlü bulamaz.
Hep altılı masa diyoruz ama hernedense Meral Akşener’in gidişine en çok CHP’liler tepki gösteriyor. Tepkilerin biçimi genellikle duygusal , öfke dolu ve Akşener’i aşağılayan tepkiler.
F-16' lar verilmiyor... Konsolosluklar kapatılıyor.. Türkiye'nin husumetli olduğu yerler silahlandırılıyor.
Tam bağımsızlık....! Tam özgürlük....! Tam demokrasi...! Bu iktidar gitsin.. Bu iktidar bir saat bile kalmasın, gitsin diye düşünüyorum. Bu iktidarı ilk geldiği günden beri doğru bulmuyor yanlış buluyorum...
Siyasette, ticarette, bağda, bahçede hayatın her alanında hafif olan, yüzeysel olan, kararsız ve sığ olan her şey önce etkisizleşir sonra geçer gider, savrulur, kaybolur...
Bizim ülkemizde bir konu abartılıyorsa, büyük ihtimalle siyaset malzemesi olmuş ya da fincancı katırları ürkütülmüştür. Ya başka bir önemli olay unutturulmaya çalışılmaktadır ya da cambaza bakmamız istenmektedir.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun, Gaziantep’te yapmış olduğu konuşmayı baştan sona KRT TV ‘den izledim.. Kılıçdaroğlu birey olarak gerçekten dürüst olduğunu düşündüğüm bir insan.
Ülkemizde 18 yaşını bitirmiş herkes, bir kaç ay sonra seçmen olarak oy vermeye çağrılacak. Muhtemelen bir pazar günü, şu saatlerde, şu saatler arasında herkes oy vermeye gelsin denilecek . Protesto edip gitmeyen bir azınlık dışında çoğunluk oy vermeye gideceğiz.. Bu aynı zamanda yurttaşlık görevimiz. .
Siz gerçekten hala görmüyor musunuz ? Yoksa göremiyor musunuz ? Yoksa görmek mi istemiyorsunuz ? Yoksa görmezlikten mi gelmek istiyorsunuz?
Türkiye’de siyaset yapan partiler ve tabi ki onların yöneticileri kişisel menfaatleri için değil de halk için siyaset yapıyorsa önce üzerinde yaşadığı ülkenin çalışan ve üreten insanlarının, emekçilerinin yani işçisinin, köylüsünün, memurunun, esnafının çıkarlarını her şeyden önce dert edinmeli. Hatta esasen onlar için siyaset yapmalı.
Siyasetin bir teorik birde pratik kısmı vardır… Bir stratejisi, birde taktiği vardır. Öncelikleri, başat sorun tespitleri vardır. Çözüm ardına atılacak adımlar yukardakilere bakmadan , o bilimsel değerlendirmeden geçmeden yapılamaz.
Altılı masa muhalefetini eleştirdiğimde bana tepki veren arkadaşlar izliyor okuyorsunuz... Neymiş beş benzemezle ittifak...? Görüyorsunuz parti içi gerilimleri, haklı çıkmak istemezdim ama gerçekten halkçı, gerçekten altı ok’a sarılmayan bir partide bunlar son derece olağan sonuçlar...
Hasretin nerede kardeş, Portakal ağaçları varmıydı içinde.. İçinde yaban mersini İçinde yasemin İçinde martı var mıydı? Unut beş parasız
Bu ülkenin gül gibi bilim insanlarını bir kenara bırakıp Rifkin'e gitmeyecektin .Bunlar yeni Kemal Derviş’lerdir. En azından biz böyle anlıyoruz ve korkuyoruz .Seni belki de iktidara taşıyabilirler ama ülkeyi başka bir yere taşırlar...Sen Atatürk’ün partisinin genel başkanısın. Yerli ve milli konusunda yarışıp daha Anti-Emperyalist olduğunu anlatman gerekirken, neden gidiyorsun İngiltere’nin trliyon dolarlık bankalarından borç almaya! Kara kaşımıza , kara gözümüze para verir mi elin oğlu ?
1.yüz yılımız ve ondan öncekiler esasen kayboldu..sorumlusu yok... dolayısıyla Hesap verende yok..
Hiçbir bölünme, bölünenlere değer katmaz, değerini eksiltir. Ama amiyane tabirle amip gibi bölünüyoruz. Kürt- Türk , Alevi- Sünni , Laik - Anti laik , Doğulu - Batılı , Zengin- Fakir , Laz – Çerkez , Gürcü - Pomak derken şimdide Osmanlıcı – Atatürkçü !
Bir türlü kafa karışıklığından kurtulamayan muhalefet, salt iktidarda kalmak adına çoğu gereksiz ve anlamsız şeyi göze alan iktidar. Halkın sorunlarına ciddiyetle yaklaşmaktan ve çözüm üretmek için çalışmaktan adeta kaçıyorlar.
Son günlerde yine bir dil tartışmasıdır gidiyor.. Elbette bu son tartışmanın fitilini ateşleyen aynı zamanda milletvekili de olan Mahir Ünal’ın bir açılış sırasında yaptığı konuşma..
Siyasi geleceğimiz konusunda kafası net olanlar, toplumun yüzde kaçıdır acaba...? Gelecek iktidar ülkenin, halkın sorunlarını çözmeyecekse gelmesin deme şansımız yüzde kaç?
Celal Doğan şimdilerde Gaziantep'te siyasetle aktif ilgileniyormuş. 75 - 80 yaş aralığı bana göre siyasette de emekli olmak için yeterli bir yaş ama maalesef siyasetçiler, dünyanın her yerinde yaşları kaç olursa olsun siyasetten emekli olmak istemiyorlar.
Gazi Antep iyi parti il başkanı Celal Yıldırım'ı dört ay kadar önce şirin söyledi programına konur ettiğimde tanıdım.
Doğaya ve onun kıymetli parçası insana dair çok şey yazıldı, söylendi… Bitti mi? Tabiki hayır… Güneş her gün yeniden doğuyor ve gök kubbenin altında her şey değişiyor, başkalaşıyor, yenileniyor ve ilerliyor… Hiçbir şey yerinde durmuyor...
Dün bir arkadaşımdan öğrendim, o da sosyal medyadaki bir videoda izlemiş diyor ki ; " Yanındaki arkadaşlarını gözden geçir, oğlum ya da kızım şu arkadaşıma benzese ne iyi olur dediğin kişiyle yola devam et. Oğlum ya da kızım şu arkadaşa benzememeli dediğin kişiyle yollarını ayır…"
Korkunun temeli belirsizliktir ... Bir başka deyişle ne olacağını, olacaklar karşısında ne yapacağını bilememe ,dolayısıyla karar verememe halidir...
Öncelikle sormamız, bilmemiz ve öğrenmemiz gereken şey; SİYASET NEDİR? Siyaset niçin yapılır?
Cumartesi, pazar iki gününü doğduğum yerde, BESNİ ‘de geçirdim .. Hem dünyadaki bilinen tek eğitim bayramı hem annemi , hem de arkadaşlarımı görmenin mutluluğunu yaşadım .
Belki altı ay, belki sekiz ay sonra halkın önüne sandık gelecek .. Halk, seçilmişleri seçecek.. İttifaklardan biri kazanacak...
“Bir inanca, bir düşünceye körü körüne, aşırı ölçüde bağlı olan, hoşgörüden yoksun kimse.” Yobaz sözcüğünün sözlükteki karşılığı bu..
Kıymetini bilmediğiniz değerler , siz farkında bile olmadan elinizden uçup gider... Sağlık, para, özgürlük, dostluk, emeğiniz, malınız, mülkünüz, ülkeniz ne varsa alırlar ..
Aslında dünyadaki hiç bir halkın bir başka halka ya da halklarla bir meselesi yoktur ve olamaz...
Bizim insanlarımızın bir bölümü çıldırmış olmalı diye düşünüyorum. Bu bölümün ne kadar büyük bir kitleye tekabül ettiğini bilmiyorum ama azımsanamayacak sayıda olduğu kesin...
Kraliçe Elizabeth’in ölümü Bizim boyalı basında ve şingirdaklı TV’lerde bütün bayramlardan, bütün özel günlerden ,bütün felaketlerden çok daha olumlu ve uzun haber konusu ,program konusu oluyor neden?
Türkiye'de burjuva siyaset nasılda pamuk ipliğine bağlı ve ne kadar sığ görüyorsunuz..
Masal anlatanlar , yaygara yapanlar , laf salatası yaparak kendince kafa bulandırmaya çalışanlar , Demagojinin dibini bulanlar , Lafı güzaf ’ı iş sananlar ,boş konuşanlar vs . Sözde yazar çizer takımıyla ,medyasıyla , sosyal medya trolleriyle ne yaparsa yapsın sistem bütçede açık vermeyi engelleyemiyor..
Sahilde dolaşırken geriliyorum ,etkileniyorum gördüklerimden ..Bu gün levrek sordum kg 360 TL dedi balıkçı ..etme.. başka bir yerde 260 TL gördüm, ona çok pahalı deyip uzaklaştım dedim.. onlar çiftlik abi dedi..hem bize zor geliyor balık ,ne derlerse o fiyattan alıyoruz. biz almasak yatlar alıyor dedi..
Partilerin Gaziantep örgütleri ( AKP hariç çünkü, onlar bilinen klasik yöntemler dışında yöntemlerle de örgütlenmelerine büyük taban buluyorlar) Örgütlenme bilinci ve yeteneği en çok gelişmiş parti hangisi acaba?
ABD Tüsiad'a mektup yolladı... Özeti Rusya'yla iş tutmayın, yoksa bozuşuruz... Oysa Tüpraş dahil yüzlerce kuruluş, binlerce tüccar Rusya ile iş yapmazsa biter..
Bir toplumu bir ülkeyi gözlemlerken..Araştırırken nelere dikkat edersiniz? Bir ülkenin halkı Yeterince sağlıklı mı? Özgür mü? Yeterince mutlu mu? ileri mi ? Refah düzeyi yuksek mi ? Yoksa hastaane kapıları dolup taşıyor...
Ülkemin ve Avrupa'nın bir çok yerinde devam eden grevlerdeki emekçilere selam olsun....
Bu Fransızca sözcük.. gündelik hayatta malesef kullanılıyor ...Aslında buda, bir başka dejenarasyonun ürünü, lakin konumuz bu değil ..
Her şeyden önce zor alım, el koyma , çalma,gasp etme gibi vahşi yöntemler ,ardından mecbur bırakma , mahkum etme ve sonunda kaba ve ince sömürü..
Birinci ve ikinci dünya savaşları sonunda , yer yüzü galip devletler tarafından paylaşıldı..