Abdullah DAMAR

Abdullah DAMAR

İşte Abdullah DAMARın kaleminden kendi güncel biyografisi 

Çağının Tanığı Öğretmenden; Demokratik Türkiye'den Korkan Öğretmene!

Öğretmenlik mesleğinin çokça tartışıldığı bu günlerde, tartışmalarda ihmal edilen en önemli konulardan biri de öğretmenlerde bulunması gereken kültürel, sosyal, entelektüel ve mesleki değerlerin ne olması gerektiğidir.

Bu niteliklerin tartışılmaması, öğretmenlik mesleğinin geçmişten bugüne geçirdiği aydın, toplumun değişiminde rol alan öğretmenden, sınavlara soru hazırlayan teknisyen öğretmene kadar daralan niteliksel bir dönüşümdür.

Bu bağlamda Ferhan Oğuzkan tarafından 1971 yılında yazılan ve o dönemin öğretmenlerinin özelliklerinin tariflendiği ve çoğunlukla da öğretmenlere mündemiç olan niteliklerin irdelendiği ‘Öğretmenliğin Üç Yönü’ (2019) adlı eserde dile getirilen özellikler, günümüz öğretmenlerinin nitelikleri göz önüne alındığında gerçekten düşündürücüdür! Eserde, öğretmenlerin şu yönleri dile getirilir;

-Çağdaş Türk Kültürü üzerinde önemli etkileri bulunan değerler sistemini bilen öğretmen,

-Toplumumuzda meydana gelen sosyal, ekonomik ve politik değişmelerin sebeplerine vakıf öğretmen,

-Ülkedeki demokratik gelişmeleri ve bu gelişmelerin kapsamını değerlendiren öğretmen,

-Halkın ön ayak olduğu sosyal faaliyetlere katılmada öğretmene düşen rolü kavrayan öğretmen,

-Kişilikte bütünlüğe erişmenin gerek ve değerini içselleştiren öğretmen.

Bu niteliklerden en önemlileri öğretmenlerin halktan, ülkenin ve dünyanın sorunlarından uzak olmamaları gerçeğidir. 

Bugün öğretmenlerin, mesleki anlamda geçmişteki meslektaşlarından çok daha ileride olduğunu ancak ülke ve dünya sorunlarıyla geçmişe göre daha az ilgilendikleri söylenebilir. Hatta belli bir kesim dışında bu sorunlarla dertlenen öğretmenlerin çok azınlıkta olduğu ifade edilebilir.

Bu iddiamıza neden olan olay 2022 Ağustos ayında bir hizmet içi eğitim sırasında gerçekleşti. Sınıf öğretmenlerinden oluşan grubun hizmet içi eğitim çalışmaları sırasında yapılan bir etkinlikte, genç bir öğretmen tarafından aynen şu cümle dile getirildi;

“Aman hocam, ‘Demokratik Türkiye!’ hayalini yazmasak.”

Peki, genç öğretmene, bu cümleyi söylemeyi gerektiren etkinlik nasıl gelişti?

Etkinlik, birbiriyle alakasız ‘Köy, roket, toz, 22 Temmuz 2022 ve hayal’ kelimeleriyle bir öykü yazılmasının istenmesi ve altı kişilik grupta bu masalla ilgili beyin jimnastiği yapılmasıyla başladı. Yapılan tartışmaların ve gruptaki yazma isteğinin düşüklüğü nedeniyle görev en yaşlı ve deneyimli öğretmene düştü. Zamanın da kısa olması nedeniyle deneyimli öğretmen şu öyküyü kaleme aldı;

“Her şey, kendi halinde yaşayan bir dağ köyüne, büyükçe bir roketin düşmesiyle başladı. Fakat bu roket sizin bildiğiniz roketlerden değil! Öldürücü mermiler ve şarapneller yerine, ortalığa toz yayan bir roket! 

Toz da bildiğiniz tozlardan değil, hayal tozu! Bu tozu teneffüs eden insanlar hayale dalıyor ve bir anda kendilerini hayal ettikleri yerlerde görmeye başlıyor! Adeta ışınlanıyorlar o yerlere!

Ne hayaller kurmuyorlar ki köylüler!

- Kendilerini Hawai adalarında, şezlonglarında buzlu kokteyllerini yudumlarken görenler mi dersiniz!

- Kaf Dağı’ndaki Anka Kuşu’yla sohbet edip, dileklerini ona kabul ettirmeye çalışanlar mı dersiniz!

- KPSS sonucuna göre atanacak kontenjana girdiğini gören öğretmen adayı olarak görenler mi dersiniz!

- Ürettiği pamuğu, geçen yılın fiyatından beş kat daha fazla fiyattan satarak borçlarını son kuruşuna kadar ödeyip, üstüne yeni bir traktör alan mı dersiniz!

- 22 Temmuz 2022 tarihinde kendini demokratik bir Türkiye’de görenler mi dersiniz!

- Yapılan seçimlerde kendini köyün muhtarı olarak görenler mi dersiniz!

- …”

Böyle uzayıp gidiyor köylülerin hayalleri…

Fakat her güzel şey gibi hayal görmeye yarayan tozun etkisinin ortadan kaybolmasıyla köylülerin de mutlu anları sona erdi. Bir anda kendilerini, toz talaş içindeki köylerinde, sıcak ve hayvan dışkılarının sarmaş dolaş olduğu köhne evlerinde, tek bir ağacın dahi bulunmadığı çıplak tarlalarında buldular!”

İşte “Aman hocam, ‘Demokratik Türkiye!’ hayalini yazmasak.” cümlesi, öykünün diğer grup üyeleri tarafından okunması sırasında dile geldi. 

Genç öğretmenin bu korkusu diğer grup üyelerince çok da ciddiye alınmayarak, öykü grup sözcüsü tarafından okundu. Öykü olumlu tepki aldı.

Etkinlikte diğer gruplar da farklı kelimelerle şiir, haber, masal ve tiyatro oyunu kaleme aldı. 

Bu noktada, 1970’li yıllarda görevde olan öğretmenlerle bugün görevde olan öğretmenler arasında mesleki açıdan belki sonuncular lehine daha çok bilgi birikimi bulunma olasılığı yüksek olmasına rağmen; entelektüel, kültürel, sosyal ve vatandaşlık sorumluluğu açısından 1970’li yılların öğretmen kuşağının açık ara önde olduğunu ifade edebiliriz.

Bu fotoğrafın nedenleri konusunda söylenecek çok şey var kuşkusuz! Ancak bir belirleme yapmak gerekirse, 1980 darbesi öncesi yürürlükte olan ithal ikameci ekonomik yaklaşımdan, 1980 sonrası uygulamaya konulan ihracata dayalı ekonomik projenin üstyapıya yansıması olan neoliberal projenin ekonomik ve sosyal hayatı kendi suretinde dönüştürmesinin çok etkili olduğunu düşünüyoruz. 

Öğretmenlik mesleği de bu olumsuz dönüşümden payını fazlasıyla almıştır.