03/11/2025 Bu Yazı 316 Defa Görüntülendi.
Şehrin kalabalığında her bir adımın bir anlamı vardır. Kimi işe yetişmeye, kimi çocuğunu okula götürmeye, kimi de sadece günlük yürüyüşünü yapmaya çalışır.
Şehrin kalabalığında her bir adımın bir anlamı vardır. Kimi işe yetişmeye, kimi çocuğunu okula götürmeye, kimi de sadece günlük yürüyüşünü yapmaya çalışır. Fakat çoğu zaman bu sade yürüyüş bile büyük bir çabaya dönüşür. Çünkü kaldırımlar, asıl sahipleri olan yayalardan çoktan alınmış gibidir. Esnafların dükkânlarının önüne koyduğu ürünler, masa ve sandalyeler; bazı vatandaşlarımızın araçlarını park etmek için kullandığı alanlar, bu yolları birer engel parkuruna çevirmektedir.
Oysa kaldırım, yalnızca bir beton zemin değildir. O, güvenliğin, düzenin ve medeniyetin göstergesidir. Kaldırım, engelli bireylerin, yaşlıların, çocukların ve her vatandaşın güvenle yürüyebileceği, sokaklarda huzurla dolaşabileceği bir yaşam alanıdır. Ancak ne yazık ki bu anlayış, zaman zaman unutulmakta; kaldırımların gerçek anlamı, sorumsuz davranışlar içinde kaybolmaktadır.
Geçtiğimiz aylarda, belediyelerimizdeki zabıtalar ile trafik polislerinin bu konuda gösterdiği özverili çalışmalar, birçok kentte takdire şayan bir düzen sağlamıştı. Kaldırımların yeniden yayalara bırakılması, toplumun büyük bir kesiminde memnuniyetle karşılanmış; şehirlerdeki bu olumlu değişim, adeta bir nefes olmuştu. Fakat ne yazık ki, son günlerde bu çalışmaların kesildiği, denetimlerin azaldığı ve kaldırımların yeniden eski karmaşasına büründüğü görülmektedir.
Bu durum, özellikle engelli bireyler açısından büyük bir mağduriyet doğurmakta; bastonuna yaslanarak yürüyen bir yaşlı, bebek arabasıyla ilerlemeye çalışan bir anne ya da tekerlekli sandalyesiyle yol almaya çalışan bir vatandaş için her bir adım, bir sınav haline gelmektedir.
Ne var ki, bu soruna duyarlılık gösterip yaşadığı yerdeki kaldırımlara sahip çıkan bireyler, kimi zaman çevrelerindeki insanlar tarafından yadırganmakta, çabaları küçümsenmekte ya da gereksiz görülmektedir. Oysa bu kişiler, şehirlerin düzeni ve toplumun vicdanı için en anlamlı mücadeleyi veren insanlardır. Onların gösterdiği duyarlılık, bir farkındalık hareketidir; bu davranışın takdir edilmesi, toplumun daha yaşanabilir bir düzene kavuşması için elzemdir.
Oysa çözüm, çok da zor değildir. Öncelikle, her bireyin bu konuda farkındalık sahibi olması gerekir. Kaldırımların işgal edilmemesi gerektiği, sadece cezalarla değil, vicdanla da benimsenmelidir. Belediyelerin düzenli denetimleri, esnafın duyarlılığı ve vatandaşların bilinçli davranışlarıyla bu sorun kalıcı olarak çözülebilir. Gerekirse kaldırımlara sabit engeller, bilinçlendirme afişleri veya bilgilendirici kampanyalarla farkındalık artırılabilir.
Bu doğrultuda tüm yurttaşlar, yaşadıkları yerlerdeki kaldırımları sahiplenmeli; kaldırımların amacına uygun şekilde kullanılmasına destek vermelidir. Çünkü bu yalnızca bir kent düzeni meselesi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.
Unutulmamalıdır ki kaldırımlar, şehirlerin damarları gibidir; tıkanan her kaldırım, toplumun vicdanında da bir tıkanıklık yaratır. Yayaların özgürce yürüyebildiği, engellerin kaldırıldığı, düzenli ve saygılı bir kent yaşamı için hepimize sorumluluk düşmektedir. Kaldırımların gerçek sahipleri yayalardır ve onları korumak, medeniyetin en sade ama en anlamlı göstergesidir.
Mehmet YILDIRIM | 03.11.2025