04/08/2025 Bu Yazı 465 Defa Görüntülendi.
Radyo benim için sadece bir ses kutusu değil, aynı zamanda duygularımı paylaşabildiğim, dünyayı tanıyabildiğim, bilgiye ulaşabildiğim ve hayal kurabildiğim çok özel bir dosttur.
Radyo benim için sadece bir ses kutusu değil, aynı zamanda duygularımı paylaşabildiğim, dünyayı tanıyabildiğim, bilgiye ulaşabildiğim ve hayal kurabildiğim çok özel bir dosttur. Görme engelli bireyler olarak bizler için radyo, yaşamımızın sessiz ama vazgeçilmez bir parçasıdır. Televizyon gibi görsel içeriklerle beslenemeyen bir dünyada radyo, bizleri kendi ses evrenine davet eden, her frekansta bizlere yeni bir pencere açan benzersiz bir araçtır. Özellikle çocukluk ve gençlik yıllarımızda yatılı okullarda geçirdiğimiz zaman boyunca radyo, görsel uyaranların eksik olduğu bir ortamda bizlere yalnızca haber ve müzik değil, aynı zamanda hayal gücüyle örülmüş dünyalar sundu.
Bu bağlamda, sevgili arkadaşım Sami Kan Kaya'nın yaşamı bu tutkunun ne denli derin ve etkili olabileceğine dair çok anlamlı bir örnektir. Yaklaşık otuz yılı aşkın bir süredir radyoyu yalnızca bir dinleme aracı olarak değil, adeta bir yaşam biçimi olarak benimsemiş olan Sami, yerel ve ulusal düzeydeki birçok radyo istasyonunun yayın hayatına başlamasını yakından takip etmiş, her biri hakkında bilgi sahibi olmuş ve bu yayınların niteliğine dair kıymetli değerlendirmeler yapmıştır. TRT’nin köklü yapısından özel radyoların samimi yayınlarına kadar pek çok istasyonu dikkatle izleyen Sami, bu yayınlar arasındaki farkları, içerik çeşitliliğini ve teknik kaliteleriyle ilgili gözlemlerini hem çevresindeki insanlarla hem de ilgili yetkililerle paylaşarak katkı sunmuştur.
Sami Kan Kaya’nın radyo yayıncılığına olan ilgisi sadece bir dinleyicilik seviyesinde kalmamış, özellikle yerel radyo istasyonlarında yaşanan teknik aksaklıklar, yayın frekanslarındaki bozulmalar, program akışındaki dengesizlikler ve içerik yetersizlikleri gibi sorunlara dikkat çekerek bu eksikliklerin giderilmesi adına yetkilileri defalarca bilgilendirmiştir. Onun bu çabaları sayesinde birçok sorun çözülmüş, dinleyici memnuniyeti artmış ve yerel yayıncılık daha sağlıklı bir zemine oturmuştur. Bu bağlamda, Sami’nin radyo yayıncılığına katkısı sadece bireysel bir ilginin ötesinde, toplum yararına gönüllü bir medya gözlemciliği olarak değerlendirilmelidir.
Radyo, görme engelli bireyler için sadece bir eğlence veya haber alma aracı değildir. Radyo bizler için aynı zamanda dünyayla kurduğumuz en güçlü bağlardan biridir. Radyonun sesle kurduğu iletişim dili, bizim dünyamızda kelimelerin çok daha derin ve anlamlı bir yere sahip olmasına neden olur. Her frekansta farklı bir hayat, her programda yeni bir bakış açısı, her ses tonunda ayrı bir duygu yakalayabiliriz. Radyo bizim için sadece kulağımıza değil, kalbimize hitap eder. Bu yönüyle radyo, görmeyen gözlerin gören sesi, sessizliğin içindeki kıymetli bir yankıdır.
Görme engelliler olarak radyoya duyduğumuz derin sevgi, onun bizlere sunduğu içtenlikten, samimiyetten ve sınırsız hayal gücünden kaynaklanır. Televizyonlar ekranlarıyla gözlere hitap ederken, radyolar sesleriyle zihnimizde bambaşka görüntüler oluşturur. Bu yüzden bizim için bir radyo yayını, yalnızca bir ses değil, aynı zamanda içsel bir yolculuktur. Bizler bu yolculukta hem dinleyen hem düşünen hem de katkı sunan bireyleriz. Radyonun dünyasında biz de varız, sesin olduğu her yerde biz de konuşuruz, hissederiz ve anlarız.
Mehmet YILDIRIM | 04.08.2025