Günümüzde teknolojinin etkisi altındayız, ve bu etkinin hem olumlu hem de olumsuz yönleri olduğu konusunda geniş bir tartışma var. Ancak, birçok uzman teknolojinin yaratıcılığı engellediği düşüncesine katılmıyor.
Eğitimde metaverse geçiş, teknolojinin eğitim alanında ne kadar önemli bir rol oynadığını vurguluyor. Ancak, bu değişimin tüm öğrencilere eşit bir şekilde yansıtılıp yansıtılmayacağı belirsiz.
Şu anki eğitim sistemimiz, sadece "sürüye katılanlar" tarafından yönetiliyor gibi görünüyor. Planlar, raporlar, ileriyi düşünme gibi konular geri planda kalıyor. Bu durumda, başarılı olan komşu çocuklarının farklı bir eğitim yöntemi izlemesi de dikkate alınmalı. Örneğin, Amerika'da 1984 yılında kurulan Waldorf School Of The Peninsula gibi okullar teknolojiyi kısıtlayarak doğal malzemelerle yapılmış bir eğitim ortamı sunuyorlar. Burada öğrenciler, akıllı tahtalar ve teknolojik cihazlar yerine tebeşirli kara tahtalarla ders görüyorlar ve kendi defterlerini kendileri yazıyorlar.Bu okul Dünyanın ultra zengin adamlarının ve E-Bay, Google, Apple, Yahoo ve Hewlett-Packard gibi teknoloji devlerinin çocuklarını okuttuğu "Waldorf School of the Peninsula" okulu. Ayrıca örgü ve dikiş iğneleri ve bazen de çamurla aktivitelerin yapıldığı ve tamamen çocuğun el becelerini geliştiren bir çok ders var. Bunun dışında bolca oyun odaklı öğrenme ve hikaye anlatma var. kısacası bu okuldaki bir çocuk yemek yapmaktan tutun, dikiş dikmek, bahçede çalışmak, heykel yapmaya kadar bir çok konuda eğitiliyor.. Bu eski usul eğitim çocuğun el becerisinden zeka gelişimine kadar her şekilde katkı sağlıyor... Dünyanın en akıllı telefonlarını bilgisayarlarını üreten adamların, kendi çocuklarını teknolojiden uzak tutmalarının sebebini sanırım kolayca anlayabiliriz.
Waldorf Okulları, sadece küçük yaşta değil, üniversiteye kadar devam eden bir eğitim sistemine sahip. Ancak, ülkemizde bu tür okulların eksikliği ve eğitim sistemimizin gelişimi konusunda birçok sorun var.
Bu tür alternatif eğitim yaklaşımlarının, özellikle teknolojinin aşırı kullanımının yaratıcılığı engellediği düşünüldüğünde, önemli olduğunu vurgulamak lazım. Ancak, bu okul türlerinin ülkemizde yeterince yer almadığını ve mevcut eğitim sistemindeki eksikliklerin giderilmesi gerektiği de aşikar.
Son olarak, eğitimde gerçek bir dönüşüm için, öğrencinin akademik becerilerinin yanı sıra psikososyal gelişimini de öne alan bir sistem oluşturmalıyız. Bu, çocuğun doğasını keşfetmeyi ve yaratıcılığı teşvik etmeyi amaçlayan bir yaklaşım gerektirir.