Yaşıyoruz Öyle Yitik
Haber Kategorisi: Yaşam

Yaşıyoruz Öyle Yitik

Yazamıyordum , Şubat 6 öncesinde işlerimin temposu ve ritmi kendime vakit ayıramayacağım kadar hızlıydı. Olayları radyo yayınlarında paylaşabildiğim kadarıyla yetiyordu. Yetiyordu da...

Yazamıyordum , Şubat 6 öncesinde işlerimin temposu ve ritmi kendime vakit ayıramayacağım kadar hızlıydı. Olayları radyo yayınlarında paylaşabildiğim kadarıyla yetiyordu.
Yetiyordu da...
Sonra o elim gece, verdiğimiz kayıplar, ne yapacağını bilmeden bir koşuşturma, yollara çıkamamak, gidememek, kurtaramamak, kurtulamamak.
Uyandığımız gerçeklik buydu. Hiçbir kabusumuz bu kadar karanlık değildi. Hiçbir çabayı bu kadar birbirimiz için yaptığımızı bilemiyorduk.
Zaman kavramının belirsizliği, yaşam için yeterli olan anlatılan "an" , hiç bu kadar kıymetli olmamıştı.
Uzun bir sorgulayamama süreci ve 40 günü devirdikten sonra yaşam belirtisi gibi geliyor insanın aklına şiir gelmesi.
Halil Cibran geliyor aklıma;

Hayatın rahmine düşer insan,
önceden karar verilerek,
hesaplanarak getirilir dünyaya,
kılı kırk yararak beslenir büyütülür,
sıkı disiplinle yetiştirilir,
akılla yönetilir, yavaş yavaş
öldürülür ve gömülür.

ve bütün bunların
insan ruhundaki
sessiz mezarları bile
işaretli ve numaralıdır.
kusursuz bir dünya bu;
hatasız, eksiksiz,
tamamlanmış bir dünya.
aşkın, harikalar dünyası,
Tanrı’nın cennetindeki
en olgun meyve,
insanlığın düşünce
ve tasarım harikası.

fakat ben niye buradayım, Tanrım,
doyurulmamış tutkunun
yeşil tohumu olan, ben kaçık?

ne doğuda ne batıda gidecek yeri olan
deli mi deli bir fırtına,
yanıp giden bir kuyruklu yıldızın
yitik parçası – ya da
arka yüzü, sarhoş bir gezegenin.

ben niye buradayım, niye burada?
ve sen neredesin,
sen ey yitik ruhların Tanrısı,
sen ey, Tanrılar arasında
yalnız ve yitik olan?

       O kadar affedilemez hataları yuttuk ki, bunun içinde bozuk düzen, sistem çarkları, kirli siyaset, bireysel ahlaksızlıklar ve daha neler neler vardı. Yitirdiklerimize olan saygımdan avazım çıktığı kadar sustum fakat susmakla baş edemeyip yazmaya karar verdim. Bütün niyetler ikiye ayrılır, bütün kararlar ikiye ayrılır, bütün olasılıklar esasen ikiye ayrılır, atom ikiye ayrılır. İyi ve kötü , doğru ve yanlış , var ve yok , pozitif ve negatif.. Net ve kararlı olmanın sorumluluğunu alamamak bizi olan düzeni idare etmeye itiyor olabilir ancak net olan yaşam bize bunun hazin sonuçlarını tattırdı. Hala idareten yürüttüğümüz gemi su alıyor. İklim krizi evimizin salonunda ve biz bu krizle mücadele edebilecek bilimsel yeterlilikte değiliz. Hatta gelişmiş dünya ülkelerinin adı deşifre edilmeyen sömürgesi, deney faresiyiz. Buna itiraz eden kişileri , hırsla ve koltuk sevdasıyla değil, samimiyetle insanca, kendi gibi olan , çocuğunu sever gibi milletini seven , kukla olmayacak , piyon olmayacak, baskılar gördüğünde bilimsel etik kurallarından şaşmayacak , dirayetli ve namuslu kişilerle yeniden bir ülke var etmemiz gerekiyor. Aksi halde tesadüfen vefat etmemiş, tesadüfen sele karışmamışlardan biri olarak yaşayacağız. Ben buna karşı olacagım. En çok da selde ölen 17 kişi için öldüler ama toprak da suya kavuştu diyenlere,deprem olunca o bölge hak etti biraz temizlendi diyenlere, hak çatışmalarını çıkaran sistemi-din ve ırk çatışmalarına devşiren-(kötünün kendisinin salt agzıyla ben Arap,Kürt,Afgan vb öteki istemiyorum diye yüz yüze bakarken ekmeğini bölüşmeye razı bırakıldığı halka değil) kötünün kendisinin onları kendi hesapları için iç içe bırakıp, antlaşmalarla hesabına bakan toprağını satan kiraya veren karar alıcılara, liyakatsizlere, uçlaştırıcılara, cinsiyetçilere, nefret dili kullananlara, bunu hangi toplulukta yayıyorsa sağında solunda kürdünde alevisinde, hangi topluluğa girip ona bu düşünceleri empoze ediyorsa o kirli, hain, aşağılık zihniyetlere karşı olacağım.

 

Okan ve Mustafa er kendileri ve aileleri başta olmak üzere depremde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum, ışıklar içinde uyuyun.
Unutmayacağız...

 

Dicle ATILMIŞ | 18.03.2023