Dr. Muzaffer Ertürk'e dair üçüncü yazım. Bu yazıda bir başkan adaylığı hikayesinden kesitler bulacaksınız.
Dr. Muzaffer Ertürk'e dair üçüncü yazım.
Bu yazıda bir başkan adaylığı hikayesinden kesitler bulacaksınız.
Bugüne kadar hiç kimsenin şahsına dair yazı yazmadım, esasen bu yazıda sayın Dr. Muzaffer Ertürk'ün şahsiyetiyle ilgili değil. Onun siyasi hikayesi, birazda macerasıyla ilgili.
İlk karşılaştığımızda söze şöyle başladı Muzaffer bey.
"Hiç aklımda yokken. Hayır istemem, benim koşullarım uygun değil" dediğim halde "demek ki herkesin gönlünde bir aslan yatarmış aslında"
"o arslan çok ortalarda dolaşmasa da "
"adaylığı kabul ettim" dedi Muzaffer bey.
En başından, her türlü destekleriz seni demişler. Merak etme yanındayız, arkandayız demişler. Ne mümkün!
Sabahına il ve ilçe örgütleri istifa etmiş. Dönmüş Ankara'yı aramış, ulaşamamış kimseye.
Muzaffer bey başına gelecekleri anlamış ama iş, işten geçmiş, yola çıkmış bir defa " Ata binmek bir ayıp, inmek iki ayıp" derler bizim buralarda. Evet, karmaşık düşünceler içindeydi Muzaffer beyle yan yana gelip, onunla ilk konuşmaya başladığımda, biraz sohbet edince, özünde halkçı ve Atatürkçü bir insan olduğunu anladım. Emekçi bir aileden geliyordu. İçinde yaşadığı topluma, özelliklede ezilenlere omuz vermek isteyen bir duygulanım içindeydi.
Ortak arkadaşlarımız vardı, onlarda "Muzaffer çok temiz, çok iyi bir insandır" dediler.
Muzaffer beyi uzunca süre dinledikten sonra ona CHP’li olmadığımı, CHP’nin bu günkü kadroları ve politikalarıyla bir yere varılamayacağına inandığımı söyledim. Ama sizin yanınızda olacağım, maddi ve manevi bütün gücümle yanınızda olacağım dedim.
Ama eğer parti genel merkezinden ya da başka bağışlarla CHP’ye ve size hiçte yakın olmayan yerlere harcama yapılırsa benim kurucusu olduğum radyo Şirinnar içinde bir gider kalemi oluşturursunuz dedim. Gülüştük ve anlaştık.
Onun bilgisi dahilinde ve haricinde tüm kişisel ilişkilerimi, onun lehine duyarlı hale getirdim, 33 yıllık yayıncılık birikimimle radyonun kapılarını sonuna kadar açıp, dinleyiciye onun yanında olduğumuzu ilan ettim. Günde 16 defa (böyle sıklıkta yayın bizim tarihimizde hiç olmadı) yayına başladık. 33 yıldır ilk defa yayıncı dostlarımdan rica ettim, cüzi rakamlara onları da günlük on sekiz yayına razı ettim. Üç kez tek, bir kez dört radyoda ortak yayına konuk ettim, sanki bizim aileden abimi sunar gibi sundum, yani dinleyici ( ki kadim dinleyicilerimiz vardır, onlar Youtubeden değil radyodan dinlerler) bilin ki biz neysek Muzaffer bey de odur demeye getirdim. Hakkında birçok (hak ettiği) güzel haberler yapıp yayınladım ve bu üçüncüsü ve sonuncusu. Hayatımda hiç kimseye yazmadığım köşe yazısını kaleme aldım ve Şirinnar.net haber sitesinde, hem de kendi kişisel sosyal medya sayfalarımda paylaştım. Sağ olsun, kendileri de teşekkürlerini ilettiler. Bizim Muzaffer beyle maceramız kabaca böyle. Yarın akşam sandıklar açılıp sayılacak. Muzaffer bey içtenlikle umarım ve dilerim ipi göğüsler ve beş yıl Gaziantep’i yönetir. O bu gerçekliğe en yakın kişi. Bunu hak edende bir güzel insan. Ama ne yalan söyleyeyim çok acemi ve etrafındakilerin etkisine çok açık bir insan. Keşke bu yanını görmeseydim. Bu ülke ne yazık ki kendine ve dostlarına güvenen, onun gereğini yapan liderler yetiştiremiyor... Ben hayata soldan bakan, devrimci bir yurttaşım ama bugün yönetimlerde Muzaffer bey gibi temiz, dürüst, namuslu halkçı insanlar olmalı.
Halk bunu başarmalı. Muzaffer bey iyi insan olmayı başarmışsa halkta onu seçmeyi başarmalı.
Ahmet ATILMIŞ | 30.03.2024