Az önce TV izlerken "Türk-iş Hazine Bakanlığı önüne yürüyor" diye bir habere denk geldim. Sonra düşündüm. Bir ülkenin çalışanları yapsa, yapsa ne yapar? Hakları için yürür...
Az önce TV izlerken "Türk-iş Hazine Bakanlığı önüne yürüyor" diye bir habere denk geldim. Sonra düşündüm. Bir ülkenin çalışanları yapsa, yapsa ne yapar? Hakları için yürür... Yani kamu bankalarından büyük krediler almaz. Başka ülkelere savaş açmaz.
Ülkenin eğitim ve sağlık politikalarına müdahale etmesine izin verilmez.
Kamu ve özel sektör çalışanları olsa olsa miting yapar, yürüyüş yapar, ama her ne hikmetse ülkeleri ayakta tutan bu güçlere her zaman tepeden bakılır. Bir gün bile parti yandaşının taktir edildiği kadar taktir edilmez, ne yaman çelişki. Ülkenin ekmeğinden, tankına temizliğinden, savaşına her yükü onlar taşır ama en rezil hayatı onlar yaşar. Türkiye'deki siyaset yapma anlayışının temel arızası burası bence... Üretici güçleri robotlaştırıp hayatın diğer alanlarına katmadan, onları sadece gerektiğinde kullanmak, gerekmediğinde yok saymak... Eşya gibi, alet edevat gibi…
İsrail ve yandaşları ile İran ve yandaşlarının savaşı boyutlanarak devam ediyor. Neyi paylaşamıyorlar?
Çalışanlar gibi ücret artışı istemiyorlar. Şu madenleri, şu elementleri, bu rejimin değişmesini, öteki bankaların haklarını, beriki gıda alanının tekelini, demir yollarını, gelirini vs. istiyorlar.
İşin içinde menfaat yoksa savaşta olmaz. Tabi orta doğuda stratejik mevzi konuları, ticaret ve enerji yollarının kontrolü de var ama illaki çıkar menfaat vardır.
Bu savaşlar burda bitmeyecek, kapitalist eşitsiz "gelişmeler " ve krizler var oldukça, rekabet ve zenginleşmenin kutsanması var oldukça savaşlar bazen az ateşli, bazen çok ateşli devam edecektir...
Kardeşliği, sevgiyi, barışı, güveni, demokrasiyi ve bilimi hayatımızın ayrılmaz parçası haline getirmeden, bize rahat yok bilelim…
Ahmet ATILMIŞ | 18.06.2025 – aatilmis@hotmail.com