Atatürk'ün Samsun’dan ya da başka bir yerden, bir daha gelmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Burada kastedilen şey herkesin Atatürk olması, herkesin Samsun'dan ya da herhangi bir yerden Emperyalizme karşı çıkması ve bu karşı çıkışın gerektirdiği gibi örgütleniyor olması.
Atatürk'ün Samsun’dan ya da başka bir yerden, bir daha gelmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Burada kastedilen şey herkesin Atatürk olması, herkesin Samsun'dan ya da herhangi bir yerden Emperyalizme karşı çıkması ve bu karşı çıkışın gerektirdiği gibi örgütleniyor olması. Herkesin aydınlanmacı, cumhuriyetçi, halkçı, bağımsızlıkçı ve devrimci olması.
Biz sosyalistler bunu daha ileriye taşıyarak, hayatın merkezine emeğin konulmasını ısrarla savunuyoruz çünkü; hayatı var eden emeğin görmezden gelinmesi, yok sayılması kuracağınız sistem ne olursa olsun, sancılar yaşamasına ve çökmesine yol açar. Kaldı ki emeği merkeze koyan sistemlerde bile o ülkenin emekçilerinin yeterince uyanık olmaması ve yeterince koruyamaması yüzünden sistem yıkılmıştır.
Kimileri geçmişe fazlaca saplanıp kalıyor, özellikle güncel gelişmeleri ve değişmeleri yeteri kadar izlemeyen ya da öğrenip, kavramayan arkadaşlar gelecek yeni tehlikeleri görmüyor ve gösteremiyor.
Vietnam’ı unutmayalım ama Gazze ne olacak? Halepçe’yi unutmayalım ama Irak'ta olanları, Suriye'yi, Lübnan’ı. Dünyanın büyük bölümünü yok edecek nükleer savaş hazırlıklarını. Olan ve de olacak olan çevre felaketlerini görmezden mi gelelim. Varsa pratik çözüm önerileriniz nedir? Kaldı ki Emperyalist ülkelerin, geri bıraktıkları ülkelerde, uyuşturucuyla, çarpık eğitim ve bozuk beslenme dayatmalarıyla, içten içe çökerttikleri toplumların, nerelere yuvarlanacağını görmezden gelebilir mi devrimciler?
Ya da çağından sorumlu, çağına tanıklık eden farkındalığı gelişmiş, duyarlı olduğunu düşünen herhangi birimiz. Elbette iyisiyle, kötüsüyle geçmişimize sahip çıkalım yeri ve zamanı gelince hesaplaşalım da ama yüzümüzü geleceğe- yarınlara dönmeliyiz esasen.
Ahmet ATILMIŞ | 19.05.2024