Depremin yaraları hala sıcakken, hasarlı evlerin akıbeti hala bilinmezken, ev fiyatları tavan yapmış, enflasyonun geldiği son durum sebebiyle kaygılar hat safhaya ulaşmış, yollarda kazalar, ölümler, insanlarda ötekileştirmeler, sınıf farkları, eşitsizlikler, gerilikler, yobazlıklar, çıkar ilişkileri, liyakatsizlikler vb. sorunlar varken;
Depremin yaraları hala sıcakken, hasarlı evlerin akıbeti hala bilinmezken, ev fiyatları tavan yapmış, enflasyonun geldiği son durum sebebiyle kaygılar hat safhaya ulaşmış, yollarda kazalar, ölümler, insanlarda ötekileştirmeler, sınıf farkları, eşitsizlikler, gerilikler, yobazlıklar, çıkar ilişkileri, liyakatsizlikler vb. sorunlar varken;
Alt alta sıraladığımız onlarca derdin içinde bayram tatiline girdik. Bir nevi şartellerimizi kapattık. Umuyorum ki hepimize iyi gelsin ve rutinlerimize döndüğümüzde daha kararlı, daha faydalı bireyler olalım.
Bayramda geniş aile buluşmalarına gittiysek; Dedikodudan, kinden, nefretten uzak ,birliğin ve beraberliğin verdiği keyfe odaklanalım. Yani bardağın dolu tarafına bakalım.Yalnız ve sessiz bir dinlenmeye girdiysek ; Kitap okuyarak, film izleyerek dolduralım. Dolu insan olma güdüsünü kendimizde yaratalım.
O ne giymiş , bu nereye gitmiş hasetliğinden uzak duralım. Sosyal medya zehirlenmesi yaşamayalım.
Çünkü bu kapitalist düzenin ruhumuza satacağı ürün yelpazesi çok geniş, saymakla bitmez. Bir film tavsiye edeyim 1981 yapımı "Tanrılar Çıldırmış Olmalı". Yerel bir kabilenin başından geçen olaylar. Belki dil esprili , olay ütopik ancak birçok hadise bizlerin halimize oldukça benzer. Tıpkı uçaktan atılan cam şişenin onların hayatına zarar verdiği gibi ,bize de dışardan birileri tarafından gönderilen ve aslında bize ait olmayan davranışların ve huyların da geri gönderilmesi lazım.
Bizi takıntılı, lükse düşkün, hayatı sorgulamayan, gelişmeyen, sağlığına bakmayan sadece sorun teşkil eden bireyler haline getiren şey ya da şeyler ne? Bu tatilde biraz düşünüp anlamaya çalışalım, kişilere takılmadan bütünü görmeye odaklanalım.
Son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz. adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.
Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
Çocuğum beni bağışla
Ahmet Abi sen de bağışla
Boynu bükük duruyorsam eğer
İçimden öyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
Öylesine benzer ki
Ve avlularına
Ve sözlerine
Ve bir gün birinin adres sormasına benzer
Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı işsizliktir
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
-- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
Biz eskiden seninle
İstasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
Çocuklar doğururdu
Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...
Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır
Diyeceğim şu ki
Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
Trenler tıklım tıklım
Trenler cepheye giden trenler gibi
İşçiler
Almanya yolcusu işçiler
Kadınlar
Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
Ellerinde bavullar, fileler
Kolonyalar, su şişeleri, paketler
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
İşte o kadar.
Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.
EDİP CANSEVER
Dicle ATILMIŞ | 27.06.2023