Sevgili yurttaşlar! Ülkemiz, bir büyük kurtuluş savaşı kazanıldıktan sonra, Monarşiyi ve hilafeti reddederek yerine Cumhuriyet kurmuş, bu cumhuriyet bir meclis oluşturmuş, bu meclis bir anayasa yapmış, devletin özeti diyebileceğimiz bir tanımlama yapmış. Ne demiş anayasa? "Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal, hukuk devletidir."
Sevgili yurttaşlar!
Ülkemiz, bir büyük kurtuluş savaşı kazanıldıktan sonra, Monarşiyi ve hilafeti reddederek yerine Cumhuriyet kurmuş, bu cumhuriyet bir meclis oluşturmuş, bu meclis bir anayasa yapmış, devletin özeti diyebileceğimiz bir tanımlama yapmış. Ne demiş anayasa? "Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal, hukuk devletidir."
Böyle bir devlet tanımı çok-çok güzel, lakin kendi iç dinamikleriyle, kendi ayakları üzerinde durmakta zorlanan ülkeler bu tanıma uymakta olağan üstü zorlanırlar.
Ekonomi kötüye gittikçe güçlü ülkelerin faizli dövizine ihtiyaç duyan ülkeler, eğitim kalitesini yükseltemez, sağlıkta sorunlar yaşar, işçisine emeklisine yeterli miktarda ücret veremez hale gelir. Siyasette suistimaller başlar, siyaset bireyselleşir. Yani siyasetle ilgilenen zati muhteremlerin önemli bir bölümü kendisi ve yakın çevresinin ikbali için çalışmaya başlar. Memur "işini bilmeye zorlanır" sistem kirlenmeye ve tökezlemeye başlar. Hal böyle oldukça iktidarlar daha da sertleşir, muhalefeti bastırmak istedikçe kendisi de yara alır. Toplumda güven sorunu başlar. Bu durum hayatı en geniş anlamda çözmeye ve sulandırmaya başlar. Tepkiler her defasında kolluk güçlerini karşısında bulur. Yani yumurta tavuk ilişkisinde olduğu gibi laik, demokratik, sosyal, hukuk devletinden uzaklaştıkça hayat kirlenir, kirlendikçe uzaklaşılır. Bizim gibi ülkeler için kaotik bir durumdur bu. Alacaklı ülkelerin gözü hep alacaklarının olduğu idarelerin üstündedir. Konjonktüre göre darbe tezgahlamaktan bile çekinmezler.
Şimdilerde bizim ülkemizde muhalefetin hiç olmadığı kadar birlik içinde olmaları gerekirken kendi içinde sorunlarla boğuşuyor olmaları acı bir durum. Kaldı ki bizim muhalefet de mevcut yönetimden temelde-özde farklı bir idare biçimi önermiyor ama bizim sorunumuz iktidar-muhalefet sorunu değil BAĞIMSIZLIK!!! sorunu yani kendi ayaklarımız üstünde durabilme sorunu. Yani en az İsrail kadar hava savunma sistemi istiyorsak, Hollanda kadar borçsuz, İsviçre kadar temiz, İtalya kadar üretim yapabilmek istiyorsak, üretiyor olmamız ve bunları en az aldığımız kadarda satabiliyor olmamız gerek. Fabrika üreten fabrikalarımızın olması dönemini kaçırdık ama yapay zeka konusunda ve genel anlamda dijital teknolojide çok üretken olmamız gerek, başarılı gençlerimizin geleceğini başka ülkelerde arıyor olmaması gerek. Yani fasit daireden çıkmanın bir yolunu bulmalıyız biz yurttaşlar olarak…
Konu geçiştirilecek, önemsiz görülecek bir konu değil çok temel bir konu...
Ahmet ATILMIŞ | 30.06.2025 – aatilmis@hotmail.com